Kalkınmanın HES Hali ;Kalkınma Politikalarının Hidroelektrik Santralleri Üzerinden Uygulanışı; Tunceli Uzunçayır Baraj ve HES Örneği

Stok Kodu:
9786257424400
Boyut:
160-240-
Sayfa Sayısı:
110
Baskı:
1
Basım Tarihi:
2022-06-01
Kapak Türü:
Karton
Kağıt Türü:
Kitap Kağıdı
Dili:
Türkçe
8,49
9786257424400
738555
Kalkınmanın HES Hali ;Kalkınma Politikalarının Hidroelektrik Santralleri Üzerinden Uygulanışı; Tunceli Uzunçayır Baraj ve HES Örneği
Kalkınmanın HES Hali ;Kalkınma Politikalarının Hidroelektrik Santralleri Üzerinden Uygulanışı; Tunceli Uzunçayır Baraj ve HES Örneği
8.49
İnsanlık tarihinin insan ve doğa ilişkilerinin tarihi olduğu gerçeğinden yola çıkarak hazırlanan bu kitap, tarihin belli bir aşamasını ve dünyanın çok küçük bir bölgesinden yola çıksa da sistemin işleyişine dair çözümlemelere katkı sunuyor. Enerji ihtiyacı söyleminin yaygınlık kazandığı 20.yy'ın ikinci yarısından günümüze bu ihtiyacın hangi yöntemlerle, nelere ve kimlere karşı yapıldığını ortaya koyarken bu ihtiyacın ne pahasına karşılandığını sorguluyor. Kazananlar ve kaybedenler arasındaki dengenin iktidarlar ve kamu kurumlarınca nasıl tek tarafın çıkarları doğrultusunda bozulduğunu, bunun eşitlik ilkesine, kamu yararına, toplumsal ilişkilere ve vatandaşların aidiyet duygusuna verdiği zararı, durumdan etkilenen insanlardan yani birinci ağızdan ortaya koyuyor. Kapitalizmin günümüzdeki tanımı olan neoliberalizme kadar değişen ambalajlarına rağmen varlık ilkesi olan kar ve büyüme hırsını koruduğunu ve bunun yasalarla nasıl desteklendiğini ortaya koyarken sadece insanların değil doğanın da varlığını sürdürülebilmesi için olmazsa olmaz müştereklerden olan akarsuların yani suyun nasıl bu kar hırsına kurban edildiğini gözler önüne seriyor. Egemen düşüncenin aksine suyun yenilenebilir bir “kaynak” olmadığını ve hidroelektrik santrallerinin bu kaynağı sadece insanlar için değil doğa için de yok etmesinin önüne geçilmesinin önemini tekrar tartışmaya açıyor. Suyunun önemini, su yoksulluğunun sebep olabileceği sorunlar ve kaynak savaşlarının kapıda olduğu zamanlar hakkında uyarılarda bulunuyor. Bunu yaparken de daha etkin kaynakların kullanılabileceğini ve insanların doğayla, birbirileriyle ve ülkeleriyle ilişkilerinin bozulmaması gerektiğini de yeniden hatırlatıyor.
İnsanlık tarihinin insan ve doğa ilişkilerinin tarihi olduğu gerçeğinden yola çıkarak hazırlanan bu kitap, tarihin belli bir aşamasını ve dünyanın çok küçük bir bölgesinden yola çıksa da sistemin işleyişine dair çözümlemelere katkı sunuyor. Enerji ihtiyacı söyleminin yaygınlık kazandığı 20.yy'ın ikinci yarısından günümüze bu ihtiyacın hangi yöntemlerle, nelere ve kimlere karşı yapıldığını ortaya koyarken bu ihtiyacın ne pahasına karşılandığını sorguluyor. Kazananlar ve kaybedenler arasındaki dengenin iktidarlar ve kamu kurumlarınca nasıl tek tarafın çıkarları doğrultusunda bozulduğunu, bunun eşitlik ilkesine, kamu yararına, toplumsal ilişkilere ve vatandaşların aidiyet duygusuna verdiği zararı, durumdan etkilenen insanlardan yani birinci ağızdan ortaya koyuyor. Kapitalizmin günümüzdeki tanımı olan neoliberalizme kadar değişen ambalajlarına rağmen varlık ilkesi olan kar ve büyüme hırsını koruduğunu ve bunun yasalarla nasıl desteklendiğini ortaya koyarken sadece insanların değil doğanın da varlığını sürdürülebilmesi için olmazsa olmaz müştereklerden olan akarsuların yani suyun nasıl bu kar hırsına kurban edildiğini gözler önüne seriyor. Egemen düşüncenin aksine suyun yenilenebilir bir “kaynak” olmadığını ve hidroelektrik santrallerinin bu kaynağı sadece insanlar için değil doğa için de yok etmesinin önüne geçilmesinin önemini tekrar tartışmaya açıyor. Suyunun önemini, su yoksulluğunun sebep olabileceği sorunlar ve kaynak savaşlarının kapıda olduğu zamanlar hakkında uyarılarda bulunuyor. Bunu yaparken de daha etkin kaynakların kullanılabileceğini ve insanların doğayla, birbirileriyle ve ülkeleriyle ilişkilerinin bozulmaması gerektiğini de yeniden hatırlatıyor.
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.
Kapat