Yıldız'da Kaos ve Tasfiye

Stok Kodu:
9789944978347
Boyut:
14-24-
Sayfa Sayısı:
304
Basım Yeri:
İstanbul
Baskı:
1
Basım Tarihi:
2007-12-30
Kapak Türü:
Karton
Kağıt Türü:
2.Hamur
Dili:
Türkçe
12,64
9789944978347
384119
Yıldız'da Kaos ve Tasfiye
Yıldız'da Kaos ve Tasfiye
12.64
II. Abdülhamid Osmanlı Devletini kendisinden önce hiçbir padişahın resmî ikametgâh olarak kullanmadığı Yıldız Sarayından idare etti. Dünya siyasetindeki dengelere buradan müdahale etti. Kendisini güvende hissettiği bu saray, onun hem ikametgâhı, hem de karargâhı oldu. Hayatının çoğu Yıldızda geçtiği için, kendi zevkine ve merakına uygun işlevlere sahip marangozhane, çini fabrikası, hayvanat bahçesi, müze ve kütüphane gibi binaları da saray kompleksi içerisine aldı. Elbette güçlü ve biraz da kuşkucu olan bu saray ağırlıklı yönetim için kapsamlı bir teşkilat gerekiyordu. Nitekim, Yıldız Sarayının teşkilat bakımından büyüklüğü hakkında bir fikir vermek gerekirse, güvenlik amacıyla konuşlandırılmış 15.000 kişilik askerî kuvvet hariç bırakılırsa, 12.000 kişilik dev bir topluluğa sahip olduğunu zikretmenin yeterli olacağını sanıyoruz. Ancak, 31 Mart sonrası İstanbulu uğursuz bir sis gibi saran kaos ortamı, Hareket Ordusunun İstanbula girişiyle Yıldıza da sıçradı. Yıldıza giren Hareket Ordusu ve beraberindeki komitacılar, içeriye girer girmez boyutları tam olarak asla belirlenemeyen bir yağmaya giriştiler. Kütüphane, Baş-Hâfız-ı Kütübün cansiperâne cesareti sayesinde kurtarılabildi. Kasalar kırıldı, hatta gizli bazı kasaların yerini söyletmek için II. Abdülhamidin musâhiblerine işkence bile yapıldı. Siyasî gelişmeler, II. Abdülhamidin tahtından indirilmesi ve Selanike Alatini Köşküne sürgüne gönderilmesi ile sonuçlandı. Ardından, komisyonlar oluşturuldu. II. Abdülhamidin maddî birikimi ve özellikle jurnaller dahil olmak üzere herşey tasfiye edildi ve ilgili kurumlar arasında çarçabuk paylaşıldı. Müze ve kütüphane tasfiye edilen kurumların başında yer aldılar. Mücevherler, Pariste müzayedede satıldı. Artık, II. Abdülhamidin adı ağızlara bile alınmıyordu. Kendisine Hakan-ı sâbık, saltanat dönemi ise devr-i sâbık olarak telafuz ediliyor. Fakat tasfiyecilerin hakimiyeti de pek uzun sürmemiş, Osmanlı Devleti kısa bir süre sonra I. Dünya savaşına girmiş ve savaşın sonucunda dünya sahnesinden silinmiştir. Bütün bunlar göz önüne alındığında denilebilir ki; II. Abdülhamid bir kaos içinde Yıldız Sarayından sürgüne giderken arkasında koskoca bir Devlet-i Aliyyeyi bırakıp gitmişti. Bu tasfiye de bir bakıma Osmanlı Devletinin tasfiyesi olmuştur.
II. Abdülhamid Osmanlı Devletini kendisinden önce hiçbir padişahın resmî ikametgâh olarak kullanmadığı Yıldız Sarayından idare etti. Dünya siyasetindeki dengelere buradan müdahale etti. Kendisini güvende hissettiği bu saray, onun hem ikametgâhı, hem de karargâhı oldu. Hayatının çoğu Yıldızda geçtiği için, kendi zevkine ve merakına uygun işlevlere sahip marangozhane, çini fabrikası, hayvanat bahçesi, müze ve kütüphane gibi binaları da saray kompleksi içerisine aldı. Elbette güçlü ve biraz da kuşkucu olan bu saray ağırlıklı yönetim için kapsamlı bir teşkilat gerekiyordu. Nitekim, Yıldız Sarayının teşkilat bakımından büyüklüğü hakkında bir fikir vermek gerekirse, güvenlik amacıyla konuşlandırılmış 15.000 kişilik askerî kuvvet hariç bırakılırsa, 12.000 kişilik dev bir topluluğa sahip olduğunu zikretmenin yeterli olacağını sanıyoruz. Ancak, 31 Mart sonrası İstanbulu uğursuz bir sis gibi saran kaos ortamı, Hareket Ordusunun İstanbula girişiyle Yıldıza da sıçradı. Yıldıza giren Hareket Ordusu ve beraberindeki komitacılar, içeriye girer girmez boyutları tam olarak asla belirlenemeyen bir yağmaya giriştiler. Kütüphane, Baş-Hâfız-ı Kütübün cansiperâne cesareti sayesinde kurtarılabildi. Kasalar kırıldı, hatta gizli bazı kasaların yerini söyletmek için II. Abdülhamidin musâhiblerine işkence bile yapıldı. Siyasî gelişmeler, II. Abdülhamidin tahtından indirilmesi ve Selanike Alatini Köşküne sürgüne gönderilmesi ile sonuçlandı. Ardından, komisyonlar oluşturuldu. II. Abdülhamidin maddî birikimi ve özellikle jurnaller dahil olmak üzere herşey tasfiye edildi ve ilgili kurumlar arasında çarçabuk paylaşıldı. Müze ve kütüphane tasfiye edilen kurumların başında yer aldılar. Mücevherler, Pariste müzayedede satıldı. Artık, II. Abdülhamidin adı ağızlara bile alınmıyordu. Kendisine Hakan-ı sâbık, saltanat dönemi ise devr-i sâbık olarak telafuz ediliyor. Fakat tasfiyecilerin hakimiyeti de pek uzun sürmemiş, Osmanlı Devleti kısa bir süre sonra I. Dünya savaşına girmiş ve savaşın sonucunda dünya sahnesinden silinmiştir. Bütün bunlar göz önüne alındığında denilebilir ki; II. Abdülhamid bir kaos içinde Yıldız Sarayından sürgüne giderken arkasında koskoca bir Devlet-i Aliyyeyi bırakıp gitmişti. Bu tasfiye de bir bakıma Osmanlı Devletinin tasfiyesi olmuştur.
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.
Kapat