Rüya Bekleyen Adam

Stok Kodu:
9789750824654
Boyut:
135-215-0
Sayfa Sayısı:
136
Baskı:
2
Basım Tarihi:
2016-03-01
Kapak Türü:
Karton
Kağıt Türü:
2.Hamur
Dili:
Türkçe
9,63
9789750824654
409517
Rüya Bekleyen Adam
Rüya Bekleyen Adam
9.63
Bizi inciten aşk değil, teslimiyet. Filiz Özdem, Korku Benim Sahibim, Düş Hırkası ve Yalan Surelerinden oluşan Veda Üçlemesinin ardından yeni bir romanla okurlarıyla buluşuyor: Rüya Bekleyen Adam vicdan, şefkat, namus ve kader üzerine yürek burkan bir roman. Kimsenin hayatı göründüğü gibi değil diyen yazar, yalanlar ve sırlar, umutlar ve hayal kırıklıkları, korku ve güven duygularının gölgesinde birbirine geçen ilmekler halinde işlenen bir geçmiş kazısına ve yalnızlık hikâyesine çağırıyor okuru. İnsanın evrene kazık gibi kakıldığına dair o masum, çocukça ve kırılgan inanç. Ah yavrum! İnsan kâinata atılmış bir çöp sadece. Kuzum benim! Ninem konuşuyor. Sus! Kader, karılma ve kırılma. Bir konuşma çizgisi ya da üç noktalı bir susma boşluğu. Benden çıkıp bana dönen kasvet. Hiçbiri. Hepsini görmezden geldiğim her şey. Hangisi? Ne? Ne var? Yaralarını yalaya yalaya yaşayanın dili bıçak gibi mi olur? Minnet de bıçakla oyulur ancak, makas kesmez onu. Gece, kelimelerin rengini yutmadan önce, bir ses duyarsın belki. Uzak mahallelerden yükselip tepedeki ıssız barakanın çevresinde yankılanan köpek havlamalarını, ışıklı bir pencereden yere düşen karanlık bir gövdenin çarpma sesini, ardından telaşla ve umutsuzca bağıran birinin çığlığını Hepsi yürek burkan bir parçalanış aslında. Sonra yapay ışıkların saltanatı başlar. Her yeri ıslatan bir ışık. Her yeri. Ama sen kupkuru, donuk gözlerle bakarsın. Bizi inciten aşk değil, teslimiyet.
Bizi inciten aşk değil, teslimiyet. Filiz Özdem, Korku Benim Sahibim, Düş Hırkası ve Yalan Surelerinden oluşan Veda Üçlemesinin ardından yeni bir romanla okurlarıyla buluşuyor: Rüya Bekleyen Adam vicdan, şefkat, namus ve kader üzerine yürek burkan bir roman. Kimsenin hayatı göründüğü gibi değil diyen yazar, yalanlar ve sırlar, umutlar ve hayal kırıklıkları, korku ve güven duygularının gölgesinde birbirine geçen ilmekler halinde işlenen bir geçmiş kazısına ve yalnızlık hikâyesine çağırıyor okuru. İnsanın evrene kazık gibi kakıldığına dair o masum, çocukça ve kırılgan inanç. Ah yavrum! İnsan kâinata atılmış bir çöp sadece. Kuzum benim! Ninem konuşuyor. Sus! Kader, karılma ve kırılma. Bir konuşma çizgisi ya da üç noktalı bir susma boşluğu. Benden çıkıp bana dönen kasvet. Hiçbiri. Hepsini görmezden geldiğim her şey. Hangisi? Ne? Ne var? Yaralarını yalaya yalaya yaşayanın dili bıçak gibi mi olur? Minnet de bıçakla oyulur ancak, makas kesmez onu. Gece, kelimelerin rengini yutmadan önce, bir ses duyarsın belki. Uzak mahallelerden yükselip tepedeki ıssız barakanın çevresinde yankılanan köpek havlamalarını, ışıklı bir pencereden yere düşen karanlık bir gövdenin çarpma sesini, ardından telaşla ve umutsuzca bağıran birinin çığlığını Hepsi yürek burkan bir parçalanış aslında. Sonra yapay ışıkların saltanatı başlar. Her yeri ıslatan bir ışık. Her yeri. Ama sen kupkuru, donuk gözlerle bakarsın. Bizi inciten aşk değil, teslimiyet.
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.
Kapat