Muhacir; Göç Yollarında Yaşanmış Acıların Hikayesi Göç Yollarında Yaşanmış Acıların Hikayesi

Stok Kodu:
9786052824948
Boyut:
130-210-0
Sayfa Sayısı:
341
Basım Yeri:
Ankara
Baskı:
1
Basım Tarihi:
2020-10-14
Kapak Türü:
Karton
Kağıt Türü:
Kitap Kağıdı
Dili:
Türkçe
Kategori:
12,47
9786052824948
564912
Muhacir; Göç Yollarında Yaşanmış Acıların Hikayesi
Muhacir; Göç Yollarında Yaşanmış Acıların Hikayesi Göç Yollarında Yaşanmış Acıların Hikayesi
12.47
Muhacir Muhacir olmak hiç kolay değildi. Umuda yürüyüşte çamurlara, yağmura, fırtınalara, boranlara direnip hayatta kalabilen aile bireyleri geçmişlerini, yaşadıkları acılarını, hatıralarını yeni nesillere zincirleme aktardılar. Göç yollarında yok olmuş hayatların, parçalanmış ailelerin anasını, babasını tanımamış çocuklar, babaannesinin ismini duymamış nice kuşakların anlatımları hep acı gerçeklerle doluydu. Büyükleri öte tarafa göçtükçe, geride kalanlar yeni kuşaklara hatıralarını anlatarak geçmişlerini geleceğe taşıdılar. Balkanlarda başlayan ulusallaşma hareketleri, kendine vatan edinmiş topraklarda artık ne Müslüman ne de Musevilere hayat hakkı tanınmayacağı belliydi. Onun için yurtlarından sürülen Balkan Türklerinin acı hikayeleri her zaman iç yakıcı oldu. Vatan bildikleri topraklarından koparılan çoğu aile fertlerini ayıran, yıkılan hayalleri, umutları ve buna rağmen ayakta kalmayı başaranlar oldu. Grek baskısına isyan edip suç işleyen, zindanlarda can vermek istemeyen, hayatı pahasına Meriç'in serin sularına atlayıp Türkiye topraklarına geçen Sarayı İlhan bir kaçaktı. Zor ve acılı günlerin ardından Burgaz kasabasında yurt edinmiş Saraylı İlhan'ın Batı Trakya'da bıraktığı genç eşi Aybüke ve kızanları Yonca ve Yağmur umutsuzluk içinde yaşadılar yıllarca... Bebeleriyle yıllar sonra erine kavuşmak için yine Meriç sularında boğulmayı dahi göze alan Aybüke Hatun, aslında yürekli bir ana ve bir eş olarak zulme karşı sessiz isyandaydı. Onların yazgıları Rodop, Istranca Dağları ve yaylalarından başlayıp Sofya, Hasköy, Kırcaali ve Gümülcine hattı üzerinde yazılmış ana babalarının devamıydılar. Gümülcine'de yaşayan Sarılar ailesinin oğlu İlhan, Dabakoğlu ailesinin kızı Aybüke ve onlardan olma çocuklarının nasıl bir gelecek beklediğini onlar da bilmiyordu! Anavatana ulaşmayı önleyen pek çok engel vardı; Grek polisi, komutan Anastiyasis, Sofulu, Meriç Nehri birer birer geçilerek Burgaz kasabasına varılacak ve orada yepyeni bir hayatın temelleri atılacak. Feride Yosun işte bu yeni hayatın ürünü olarak dünyaya gözlerini açacaktı. Tamamı yaşanmış bir hayatın anılarına dayanan bu roman, Balkan Türklerinden bir ailenin dördüncü kuşaktan torun Feride Yosun'un anlatımları pek çok yerde okuyucuyu derin düşüncelere sürükleyeceği gibi, bazen de duygusallığın doruğuna çıkarıp hayalden gerçeği yaşatacaktır. Rumeli muhaciri ailelerin evlatları aşkı, sevgiyi ve mutluluğu bulabilecekler mi?
Muhacir Muhacir olmak hiç kolay değildi. Umuda yürüyüşte çamurlara, yağmura, fırtınalara, boranlara direnip hayatta kalabilen aile bireyleri geçmişlerini, yaşadıkları acılarını, hatıralarını yeni nesillere zincirleme aktardılar. Göç yollarında yok olmuş hayatların, parçalanmış ailelerin anasını, babasını tanımamış çocuklar, babaannesinin ismini duymamış nice kuşakların anlatımları hep acı gerçeklerle doluydu. Büyükleri öte tarafa göçtükçe, geride kalanlar yeni kuşaklara hatıralarını anlatarak geçmişlerini geleceğe taşıdılar. Balkanlarda başlayan ulusallaşma hareketleri, kendine vatan edinmiş topraklarda artık ne Müslüman ne de Musevilere hayat hakkı tanınmayacağı belliydi. Onun için yurtlarından sürülen Balkan Türklerinin acı hikayeleri her zaman iç yakıcı oldu. Vatan bildikleri topraklarından koparılan çoğu aile fertlerini ayıran, yıkılan hayalleri, umutları ve buna rağmen ayakta kalmayı başaranlar oldu. Grek baskısına isyan edip suç işleyen, zindanlarda can vermek istemeyen, hayatı pahasına Meriç'in serin sularına atlayıp Türkiye topraklarına geçen Sarayı İlhan bir kaçaktı. Zor ve acılı günlerin ardından Burgaz kasabasında yurt edinmiş Saraylı İlhan'ın Batı Trakya'da bıraktığı genç eşi Aybüke ve kızanları Yonca ve Yağmur umutsuzluk içinde yaşadılar yıllarca... Bebeleriyle yıllar sonra erine kavuşmak için yine Meriç sularında boğulmayı dahi göze alan Aybüke Hatun, aslında yürekli bir ana ve bir eş olarak zulme karşı sessiz isyandaydı. Onların yazgıları Rodop, Istranca Dağları ve yaylalarından başlayıp Sofya, Hasköy, Kırcaali ve Gümülcine hattı üzerinde yazılmış ana babalarının devamıydılar. Gümülcine'de yaşayan Sarılar ailesinin oğlu İlhan, Dabakoğlu ailesinin kızı Aybüke ve onlardan olma çocuklarının nasıl bir gelecek beklediğini onlar da bilmiyordu! Anavatana ulaşmayı önleyen pek çok engel vardı; Grek polisi, komutan Anastiyasis, Sofulu, Meriç Nehri birer birer geçilerek Burgaz kasabasına varılacak ve orada yepyeni bir hayatın temelleri atılacak. Feride Yosun işte bu yeni hayatın ürünü olarak dünyaya gözlerini açacaktı. Tamamı yaşanmış bir hayatın anılarına dayanan bu roman, Balkan Türklerinden bir ailenin dördüncü kuşaktan torun Feride Yosun'un anlatımları pek çok yerde okuyucuyu derin düşüncelere sürükleyeceği gibi, bazen de duygusallığın doruğuna çıkarıp hayalden gerçeği yaşatacaktır. Rumeli muhaciri ailelerin evlatları aşkı, sevgiyi ve mutluluğu bulabilecekler mi?
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.
Kapat