Korkulacak Bir Şey Yok

Stok Kodu:
9789755396217
Boyut:
135-195-0
Sayfa Sayısı:
272
Basım Yeri:
İstanbul
Baskı:
1
Basım Tarihi:
2011-09-09
Çeviren:
Serdar Rifat Kırkoğlu
Kapak Türü:
Karton
Kağıt Türü:
2.Hamur
Dili:
Türkçe
12,60
9789755396217
396370
Korkulacak Bir Şey Yok
Korkulacak Bir Şey Yok
12.60
"Tanrı'ya inanmıyorum ama O'nu özlüyorum" gibi son derece çarpıcı bir ifadeyle başlayan Korkulacak Bir Şey Yok, Julian Barnes'ın ölüm, ölümlülük, Tanrı, sanatın ölüm karşısındaki yeri gibi temalar üzerine kaleme almış olduğu, tümüyle otobiyografik olmasa bile içinde yer alan anıların kapsamı itibariyle bu yanı belirgin biçimde ağır basan bir deneme, daha doğrusu, "anı" türü çerçevesinde de değerlendirilebilecek bir deneme kitabı. Julian Barnes, yaşlılık ve ölüm temalarını daha önce de çok sayıda yapıtında, özellikle Limon Masası başlıklı öykü kitabında işlemişti. Ne var ki, bu kez, söz konusu "can alıcı" konuyu, örneklerini daha ziyade edebiyat ve müzik, kimi yerde de bilim ve tıp dünyasından ustalıkla seçtiği, çok daha geniş bir deneme alanına taşıyor. Başta ünlü Fransız yazar Jules Renard olmak üzere Montaigne, Stendhal, Daudet, Somerset Maugham, Arthur Koestler gibi edebiyatçıların ya da Ravel, Rahmaninov, Şostakoviç, Prokofyev ve Rossini gibi müzisyenlerin ilginç tanıklıklarına yer vererek, hepimizin mutlaka karşılaşacağımız bu kaçınılmaz ve "korkutucu olmayan" insanlık halini var olabilecek bütün boyutlarıyla irdelemeye girişiyor. Metnin dikkat çeken bir başka leitmotif özelliği de, Julian Barnes'ın tüm deneme boyunca, felsefeci olan ağabeyi Jonathan Barnes'la girmiş olduğu "yer yer çekişmeli, yer yer görüş birliği içinde cereyan eden" sorgulayıcı diyalog. Bu diyalog, bir bakıma, inanmakla inanmamanın, felsefeyle edebiyatın, Julian Barnes ile pek anlaşamadığı annesinin bitmek bilmez çekişmesi olarak da yorumlanabilir. Nitekim kitabın kasvetli sayılabilecek konusunu ilginç ve dinamik kılan unsur da, bu çekişmeyi tüm satırlara hem keyif veren hem de sorgulayıcı bir ironiyle yansımakta oluşudur. Kendisiyle yapılan bir söyleşide, Korkulacak Bir Şey Yok'un içeriğini en yalın şekilde şu sözlerle tanımlıyor Julian Barnes: "Bu, kendimi bir vaka olarak inceleme ve bir soruya yanıt getirme alıştırmasıdır: Zamanın bu noktasında herhangi bir şeye inanmamak ama öte yandan da bir gün öleceğimiz düşüncesiyle uzlaşmamak ne anlama gelmektedir?.."
"Tanrı'ya inanmıyorum ama O'nu özlüyorum" gibi son derece çarpıcı bir ifadeyle başlayan Korkulacak Bir Şey Yok, Julian Barnes'ın ölüm, ölümlülük, Tanrı, sanatın ölüm karşısındaki yeri gibi temalar üzerine kaleme almış olduğu, tümüyle otobiyografik olmasa bile içinde yer alan anıların kapsamı itibariyle bu yanı belirgin biçimde ağır basan bir deneme, daha doğrusu, "anı" türü çerçevesinde de değerlendirilebilecek bir deneme kitabı. Julian Barnes, yaşlılık ve ölüm temalarını daha önce de çok sayıda yapıtında, özellikle Limon Masası başlıklı öykü kitabında işlemişti. Ne var ki, bu kez, söz konusu "can alıcı" konuyu, örneklerini daha ziyade edebiyat ve müzik, kimi yerde de bilim ve tıp dünyasından ustalıkla seçtiği, çok daha geniş bir deneme alanına taşıyor. Başta ünlü Fransız yazar Jules Renard olmak üzere Montaigne, Stendhal, Daudet, Somerset Maugham, Arthur Koestler gibi edebiyatçıların ya da Ravel, Rahmaninov, Şostakoviç, Prokofyev ve Rossini gibi müzisyenlerin ilginç tanıklıklarına yer vererek, hepimizin mutlaka karşılaşacağımız bu kaçınılmaz ve "korkutucu olmayan" insanlık halini var olabilecek bütün boyutlarıyla irdelemeye girişiyor. Metnin dikkat çeken bir başka leitmotif özelliği de, Julian Barnes'ın tüm deneme boyunca, felsefeci olan ağabeyi Jonathan Barnes'la girmiş olduğu "yer yer çekişmeli, yer yer görüş birliği içinde cereyan eden" sorgulayıcı diyalog. Bu diyalog, bir bakıma, inanmakla inanmamanın, felsefeyle edebiyatın, Julian Barnes ile pek anlaşamadığı annesinin bitmek bilmez çekişmesi olarak da yorumlanabilir. Nitekim kitabın kasvetli sayılabilecek konusunu ilginç ve dinamik kılan unsur da, bu çekişmeyi tüm satırlara hem keyif veren hem de sorgulayıcı bir ironiyle yansımakta oluşudur. Kendisiyle yapılan bir söyleşide, Korkulacak Bir Şey Yok'un içeriğini en yalın şekilde şu sözlerle tanımlıyor Julian Barnes: "Bu, kendimi bir vaka olarak inceleme ve bir soruya yanıt getirme alıştırmasıdır: Zamanın bu noktasında herhangi bir şeye inanmamak ama öte yandan da bir gün öleceğimiz düşüncesiyle uzlaşmamak ne anlama gelmektedir?.."
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.
Kapat