İdeal Kent Arayışında Mimari Ütopyalar

Stok Kodu:
9786257008020
Boyut:
170-240-
Sayfa Sayısı:
192
Baskı:
1
Basım Tarihi:
2022-12-16
Kapak Türü:
Karton
Kağıt Türü:
Kitap Kağıdı
Dili:
Türkçe
Kategori:
17,56
9786257008020
766551
İdeal Kent Arayışında Mimari Ütopyalar
İdeal Kent Arayışında Mimari Ütopyalar
17.56
Doç.Dr. Ece Ceylan Baba'nın, insanlığın Antikçağ'dan bugüne ideal bir yaşam alanı yaratma çabası serüvenini ortaya koyduğu yeni kitabı İdeal Kent Arayışında Mimari Ütopyalar YEM Yayın tarafından yayımlandı. Her şey mevcut düzenin yerine, ideal bir yapı kurmaya duyulan güçlü bir arzu ile başlar... Önce düşsel bir kurgu olan ütopya bu arzunun dile getirilişidir. Soyut bir tasarı ancak somut bir mekânda can bulabileceğinden, istisnasız bir yere/mekâna bağımlıdır. Bu nedenle ütopyacı, halihazırda yaşadığından çok daha farklı bir mekân tasarlar. Ortaya çıkan ütopya mekânı ise çoğunlukla bir kente karşılık gelir. İşte bu kentin planlanması çerçevesinde tasarlanan, bir yaşam ve toplum mühendisliği olan ütopya; ilerlemecidir, eşitlikçidir, umut vaat eder, kusursuz bir tasarım iddiası taşır, rasyonel bir düzen önerir ancak, otoriter ve totaliter bir tavırla bezenmiş, mutlakiyetçi bir anlayışa da sahiptir. Ütopyalar toplumdaki tüm çatışmaların sona erdirildiği ideal bir evreni, modern teknolojinin yardımıyla inşa etmek; barışın, refahın ve erdemin ebedi ve evrensel olacağı bir ortam yaratmak amacını taşırlar. Peki, tüm bu “iyi niyetli ve ulvi” tasarıların kapıları gerçekten mutlak ideal yaşam alanlarına mı açılır? Ece Ceylan Baba, bu sorunun yanıtını ararken, Antikçağ'dan Rönesans'a, Aydınlanma döneminden Modernizme, Postmodernizmden günümüze kadar uzanan ideal kenti tasarlama düşüncesinin çarpıcı örneklerini paylaşıyor. Dünyanın bilinen en eski ve ünlü ütopik kenti/ülkesi Atlantis'ten başlayarak; Moore'un Ütopya'sı, Haussmann eliyle Paris'te gerçekleşen yaratıcı yıkım, Howard'ın bahçe-kentleri, Corbusier'nin Çağdaş ve Işıyan Kent projeleri, Archigram'ın takılıp-sökülebilir kent tasarımları gibi çok sayıda sıra dışı önermeyi irdelerken, İdeal Kent Arayışında Ütopyalar'da, süregelen bu ideal kent arayışına ilişkin verileri ve yaklaşımları okuyucunun değerlendirmesine sunuyor. Ece Ceylan Baba, “ütopyanın net bir tanımdan kaçtığına” dikkat çekerek başladığı kitabında, tarihin derinliklerine uzanarak okuyucuyu, kurgulanmış ütopik yaşam alanları arasında mimari bir yolculuğa çıkarıyor. Ütopya ile başlayan ideal kenti yaratma girişimlerinin zamanla ekotopya, heterotopya ve hiper bina gibi arayışlarla süregeldiğini ortaya koyan Baba, günümüzde de süren bu çabaların sonunda birer distopyaya dönüşme eğiliminde olduklarını ise şöyle dile getiriyor: “… Kentler günümüzde, tarihte daha önce hiç olmadığı kadar farklı sınıflardan, farklı toplumsal katmanlardan, farklı inançlardan ve etnik kökenlerden oluşan, aşırı kozmopolit ve heterojen yapıdadır. Özellikle de kimlik politikalarının hiç olmadığı kadar yükseldiği postmodern dönemde, arı bir modernist tavırla, soyut tek bir aklın kâğıt üzerinde işlevsel görünen tasarımıyla bir kent tasarlamak, artık tüm kentlileri yabancılaştıran bir distopyadan başka bir şey üretemez görünüyor. Kentler artık iktisattaki ‘görünmez el' gibi, bütünüyle piyasanın, dolayısıyla kentte yaşayan tüm aktörlerin ortaklaşa alışkanlıkları, ekonomik yeterlilikleri, yaşamdan ve kentten beklentileri, siyasi görüşleri çerçevesinde belediye ve merkez hükümetin de katkılarıyla evrilen ve sürekli oluş halinde bulunan bir organizma görünümündedir. Modernizmin te
Doç.Dr. Ece Ceylan Baba'nın, insanlığın Antikçağ'dan bugüne ideal bir yaşam alanı yaratma çabası serüvenini ortaya koyduğu yeni kitabı İdeal Kent Arayışında Mimari Ütopyalar YEM Yayın tarafından yayımlandı. Her şey mevcut düzenin yerine, ideal bir yapı kurmaya duyulan güçlü bir arzu ile başlar... Önce düşsel bir kurgu olan ütopya bu arzunun dile getirilişidir. Soyut bir tasarı ancak somut bir mekânda can bulabileceğinden, istisnasız bir yere/mekâna bağımlıdır. Bu nedenle ütopyacı, halihazırda yaşadığından çok daha farklı bir mekân tasarlar. Ortaya çıkan ütopya mekânı ise çoğunlukla bir kente karşılık gelir. İşte bu kentin planlanması çerçevesinde tasarlanan, bir yaşam ve toplum mühendisliği olan ütopya; ilerlemecidir, eşitlikçidir, umut vaat eder, kusursuz bir tasarım iddiası taşır, rasyonel bir düzen önerir ancak, otoriter ve totaliter bir tavırla bezenmiş, mutlakiyetçi bir anlayışa da sahiptir. Ütopyalar toplumdaki tüm çatışmaların sona erdirildiği ideal bir evreni, modern teknolojinin yardımıyla inşa etmek; barışın, refahın ve erdemin ebedi ve evrensel olacağı bir ortam yaratmak amacını taşırlar. Peki, tüm bu “iyi niyetli ve ulvi” tasarıların kapıları gerçekten mutlak ideal yaşam alanlarına mı açılır? Ece Ceylan Baba, bu sorunun yanıtını ararken, Antikçağ'dan Rönesans'a, Aydınlanma döneminden Modernizme, Postmodernizmden günümüze kadar uzanan ideal kenti tasarlama düşüncesinin çarpıcı örneklerini paylaşıyor. Dünyanın bilinen en eski ve ünlü ütopik kenti/ülkesi Atlantis'ten başlayarak; Moore'un Ütopya'sı, Haussmann eliyle Paris'te gerçekleşen yaratıcı yıkım, Howard'ın bahçe-kentleri, Corbusier'nin Çağdaş ve Işıyan Kent projeleri, Archigram'ın takılıp-sökülebilir kent tasarımları gibi çok sayıda sıra dışı önermeyi irdelerken, İdeal Kent Arayışında Ütopyalar'da, süregelen bu ideal kent arayışına ilişkin verileri ve yaklaşımları okuyucunun değerlendirmesine sunuyor. Ece Ceylan Baba, “ütopyanın net bir tanımdan kaçtığına” dikkat çekerek başladığı kitabında, tarihin derinliklerine uzanarak okuyucuyu, kurgulanmış ütopik yaşam alanları arasında mimari bir yolculuğa çıkarıyor. Ütopya ile başlayan ideal kenti yaratma girişimlerinin zamanla ekotopya, heterotopya ve hiper bina gibi arayışlarla süregeldiğini ortaya koyan Baba, günümüzde de süren bu çabaların sonunda birer distopyaya dönüşme eğiliminde olduklarını ise şöyle dile getiriyor: “… Kentler günümüzde, tarihte daha önce hiç olmadığı kadar farklı sınıflardan, farklı toplumsal katmanlardan, farklı inançlardan ve etnik kökenlerden oluşan, aşırı kozmopolit ve heterojen yapıdadır. Özellikle de kimlik politikalarının hiç olmadığı kadar yükseldiği postmodern dönemde, arı bir modernist tavırla, soyut tek bir aklın kâğıt üzerinde işlevsel görünen tasarımıyla bir kent tasarlamak, artık tüm kentlileri yabancılaştıran bir distopyadan başka bir şey üretemez görünüyor. Kentler artık iktisattaki ‘görünmez el' gibi, bütünüyle piyasanın, dolayısıyla kentte yaşayan tüm aktörlerin ortaklaşa alışkanlıkları, ekonomik yeterlilikleri, yaşamdan ve kentten beklentileri, siyasi görüşleri çerçevesinde belediye ve merkez hükümetin de katkılarıyla evrilen ve sürekli oluş halinde bulunan bir organizma görünümündedir. Modernizmin te
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.
Kapat