Divan-ı İlahiyat - İstanbullu Bir Eren Senayi Hasan Şabani

Stok Kodu:
9786058669321
Boyut:
170-240-0
Sayfa Sayısı:
334
Basım Yeri:
İstanbul
Baskı:
1
Basım Tarihi:
2013-02-26
Kapak Türü:
Karton
Kağıt Türü:
2.Hamur
Dili:
Türkçe
15,20
9786058669321
409363
Divan-ı İlahiyat - İstanbullu Bir Eren Senayi Hasan Şabani
Divan-ı İlahiyat - İstanbullu Bir Eren Senayi Hasan Şabani
15.20
Erenler, "aşk söyletir, dert ağlatır." demişler. Tevhîdin nûruyla gönlü coşan ve aşkını ifşâ eden Hak âşıklarından birisi de XVII. ve XVIII. Asırlarda İstanbul'da yaşayan Şabânî Halvetîlerinden Senâyî Hasan Efendi'dir. Senâyî, büyük bestekar Enfi Hasan Efendi'nin oğlu, Üsküdarlı Şeyh Nasûhî ve oğlu Alaaddin Efendi'nin yetiştirdiği bir aşk ve irfân ehlidir. Medrese eğitiminden geçtiği anlaşılan ve bir müddet Filibe Kadılığı da yapan Senâyî, şeyhi Nasûhî Efendi hakkında bir menakıpnâme, Celvetiyye'nin ve mensubu olduğu Şabânî Halvetîlerinin manzûm silsilenâmelerini kaleme almıştır. Mutasavvıfın bu eserlerinden başka ilâhîlerini derlediği bir de gayr-ı mürettep Divân-ı İlâhiyâtı bulunmaktadır. Elinizdeki bu eser Senâyî'nin söz konusu edilen bu ilâhîleridir. Mutasavvıf şair, kanaatimizce mecmûasındaki ilâhîlerini mürettep bir dîvân haline getirememiştir. Zira elimizdeki dört ayrı yazma mecmûada şairin kendisine ait müşterek şiirlerin yanında sadece o yazmada bulunan şiirler de bulunmaktadır. Senâyî manzumelerini genellikle aruzla, çok az da hece ile kaleme almıştır. Dîvân'da, gazel, kaside, murabba, müseddes, müsebba gibi nazım şekillerinin yanında az da olsa, koşma örnekleri görülür. Şair, zaman zaman özgün ilâhîler yazmışsa da, umumiyetle Niyâzî-i Mısrî, Yunus Emre, Azîz Mahmûd Hüdâyî, Üsküdarlı Nasûhî ve Abdülhay Celvetî gibi sûfîlerin etkisinde kalmıştır. Bu sebeple pek çok şiirinde nazire kokusu vardır. Mevlânâ, Hâfız ve Molla Câmi gibi doğunun âbide şahsiyetlerini okuduğu anlaşılan mutasavvıf şair, bu birikimini almış olduğu medrese kültürüyle de birleştirince ortaya karma bir üslup çıkmıştır. Bu kültür, dîvânına mülemmâ şeklinde yansımaktadır. Dolayısıyla o, zaman zaman Arapça ve Farsça mülemmâlar da yazmıştır. Fahr-ı âlem âşıkları Halvetîler derler bize Râh-ı Hakk'ın sâlikleri Halvetîler derler bize Peyreviz Ehl-i Abâ'ya Girmişiz fakr u fenâya Meylimiz yok mâsivâya Halvetîler derler bize Âl u ashâba dâimâ Eyleriz cânımız fedâ Reh-nümâmızdır Murtazâ Halvetîler derler bize Komayız dilde teşvîşi Sağ ederiz çürük işi Hazret-i Alî dervîşi Halvetîler derler bize Ederiz Hû ile devrân Hâ'il olmaz kevn ü mekân Ayn-ı ayâna vâsilân Halvetîler derler bize Bizdedir aşk-ı Îlâhî Bulmuşuz biz doğru râhı Senâyî seven Allah'ı Halvetîler derler bize
Erenler, "aşk söyletir, dert ağlatır." demişler. Tevhîdin nûruyla gönlü coşan ve aşkını ifşâ eden Hak âşıklarından birisi de XVII. ve XVIII. Asırlarda İstanbul'da yaşayan Şabânî Halvetîlerinden Senâyî Hasan Efendi'dir. Senâyî, büyük bestekar Enfi Hasan Efendi'nin oğlu, Üsküdarlı Şeyh Nasûhî ve oğlu Alaaddin Efendi'nin yetiştirdiği bir aşk ve irfân ehlidir. Medrese eğitiminden geçtiği anlaşılan ve bir müddet Filibe Kadılığı da yapan Senâyî, şeyhi Nasûhî Efendi hakkında bir menakıpnâme, Celvetiyye'nin ve mensubu olduğu Şabânî Halvetîlerinin manzûm silsilenâmelerini kaleme almıştır. Mutasavvıfın bu eserlerinden başka ilâhîlerini derlediği bir de gayr-ı mürettep Divân-ı İlâhiyâtı bulunmaktadır. Elinizdeki bu eser Senâyî'nin söz konusu edilen bu ilâhîleridir. Mutasavvıf şair, kanaatimizce mecmûasındaki ilâhîlerini mürettep bir dîvân haline getirememiştir. Zira elimizdeki dört ayrı yazma mecmûada şairin kendisine ait müşterek şiirlerin yanında sadece o yazmada bulunan şiirler de bulunmaktadır. Senâyî manzumelerini genellikle aruzla, çok az da hece ile kaleme almıştır. Dîvân'da, gazel, kaside, murabba, müseddes, müsebba gibi nazım şekillerinin yanında az da olsa, koşma örnekleri görülür. Şair, zaman zaman özgün ilâhîler yazmışsa da, umumiyetle Niyâzî-i Mısrî, Yunus Emre, Azîz Mahmûd Hüdâyî, Üsküdarlı Nasûhî ve Abdülhay Celvetî gibi sûfîlerin etkisinde kalmıştır. Bu sebeple pek çok şiirinde nazire kokusu vardır. Mevlânâ, Hâfız ve Molla Câmi gibi doğunun âbide şahsiyetlerini okuduğu anlaşılan mutasavvıf şair, bu birikimini almış olduğu medrese kültürüyle de birleştirince ortaya karma bir üslup çıkmıştır. Bu kültür, dîvânına mülemmâ şeklinde yansımaktadır. Dolayısıyla o, zaman zaman Arapça ve Farsça mülemmâlar da yazmıştır. Fahr-ı âlem âşıkları Halvetîler derler bize Râh-ı Hakk'ın sâlikleri Halvetîler derler bize Peyreviz Ehl-i Abâ'ya Girmişiz fakr u fenâya Meylimiz yok mâsivâya Halvetîler derler bize Âl u ashâba dâimâ Eyleriz cânımız fedâ Reh-nümâmızdır Murtazâ Halvetîler derler bize Komayız dilde teşvîşi Sağ ederiz çürük işi Hazret-i Alî dervîşi Halvetîler derler bize Ederiz Hû ile devrân Hâ'il olmaz kevn ü mekân Ayn-ı ayâna vâsilân Halvetîler derler bize Bizdedir aşk-ı Îlâhî Bulmuşuz biz doğru râhı Senâyî seven Allah'ı Halvetîler derler bize
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.
Kapat