Bok Kırığı Pabuç Eskisi

Stok Kodu:
9786256900158
Boyut:
135-210-
Sayfa Sayısı:
336
Baskı:
1
Basım Tarihi:
2023-10-20
Kapak Türü:
Karton
Kağıt Türü:
Kitap Kağıdı
Dili:
Türkçe
16,89
9786256900158
819519
Bok Kırığı Pabuç Eskisi
Bok Kırığı Pabuç Eskisi
16.89
Kaç kişi sardunyaları, yuvada öğle uykusuna yatırılmış çocuklara benzetebilir ki? Yazarın tasvir yeteneği, kitap okuyor gibi değil de sinema perdesindeki kahramanlara eşlik ediyormuşsunuz gibi hissettirecek. Mekânları gezmekle kalmayacak kimi zaman içinize çektiğiniz kokuları, kimi zamansa Jimi'nin okşadığınız karnındaki gurultuyu duyacaksınız. Kâh espressonun kâh hayatın size sunduğu acı/tatlı sürprizlerin tadını alacaksınız. Ölmemiş birine düzenlenen ayinde ya da 1800'lü yılların vahşi batısında bulacaksınız kendinizi. Pozitif bilimle uğraşan Rauf'un; astral seyahatler mi gerçekleştirdiği, yoksa doğa üstü yeteneklere mi sahip olduğunu irdeleyecek; sosyopsikolojik deneyler yapan Luca'nın kâhya mı, bilim adamı mı olduğunu çözmeye çalışacaksınız. Kimi zaman da Fatiha Suresi'nin huzurunu hissedeceksiniz. “Kiminiz Yaradan'a inanırsınız, kiminiz atoma. Kiminiz Allah'tan korkarsınız, kiminiz kimyadan. Siz, bileni arayın. Var mı aranızda bileniniz? Varsa o gelsin, o anlatsın.” demiş Okçu. Uzun zaman olmuştu yaratıcı bir senaryonun içine dalmayalı. Küçük yaşlarında sinemacı olma uhdesinden dem vuran Doktor Murat Okçu; yalnızca kalemine eşlik etmesi gereken doğal yeteneğin yeterli olduğunu kanıtlamış aksiyon dolu kitabıyla. Sahnelerin devamlılığına titizlenmiş, en ufak ayrıntılara dahi dikkat etmiş. Karısını, kedisinin bile daha iyi tanıdığını düşünen Günter'in yoluyla kesişen tesadüfler zincirinde ona eşlik ederken; taksici jargonlarını, arka sokakları tanıyorsunuz. Buğda'nın yüzündeki tarifsiz çocuksu masumiyete üşüşmüş olan çillerinin; yaşamın, her gün sapsarı çiçek tarlasında başladığı duygusuna kendinizi kaptırıveriyorsunuz. “O, dünyanındı. Dünya, O'ydu.” diyerek ruhların dile gelme biçimine son noktayı koyuşuna doyamayacak; “Hepimiz insandık, hepimizin çöküntüleri vardı. Yüzeyden derinlere inen, hiç de kolay fark edilmeyen, benliğimizin dahi unuttuğu, göçüklerimiz.” anlatımında; kendi yaralarınızla yüzleşecek cesaretinizin olup olmadığıyla sınanacaksınız. Tanıştırdığı karakterlerin hikâyelerindeki çatallaşan yollarda, bir solucan deliğinden sızarak her birinin yaşamına seyirci olmanızı sağlıyor, sihirli değnek gibi tuttuğu kalemiyle. Kurgu yeteneğiyle açık ara fark yaratıyor adeta. Hadi o zaman Murat Okçu. Karanlığın hüküm sürmeye çalıştığı neresi varsa, orayı aydınlatma misyonunu kendine görev edin; yazmaya, anlatmaya, bizi o sihirli dünyanda ağırlamaya devam et. Geç kavuştuk belki kaleminle ama hayalinin peşinde koşarak sağladığın buluşmamızı daim kılacağını biliyorum…
Kaç kişi sardunyaları, yuvada öğle uykusuna yatırılmış çocuklara benzetebilir ki? Yazarın tasvir yeteneği, kitap okuyor gibi değil de sinema perdesindeki kahramanlara eşlik ediyormuşsunuz gibi hissettirecek. Mekânları gezmekle kalmayacak kimi zaman içinize çektiğiniz kokuları, kimi zamansa Jimi'nin okşadığınız karnındaki gurultuyu duyacaksınız. Kâh espressonun kâh hayatın size sunduğu acı/tatlı sürprizlerin tadını alacaksınız. Ölmemiş birine düzenlenen ayinde ya da 1800'lü yılların vahşi batısında bulacaksınız kendinizi. Pozitif bilimle uğraşan Rauf'un; astral seyahatler mi gerçekleştirdiği, yoksa doğa üstü yeteneklere mi sahip olduğunu irdeleyecek; sosyopsikolojik deneyler yapan Luca'nın kâhya mı, bilim adamı mı olduğunu çözmeye çalışacaksınız. Kimi zaman da Fatiha Suresi'nin huzurunu hissedeceksiniz. “Kiminiz Yaradan'a inanırsınız, kiminiz atoma. Kiminiz Allah'tan korkarsınız, kiminiz kimyadan. Siz, bileni arayın. Var mı aranızda bileniniz? Varsa o gelsin, o anlatsın.” demiş Okçu. Uzun zaman olmuştu yaratıcı bir senaryonun içine dalmayalı. Küçük yaşlarında sinemacı olma uhdesinden dem vuran Doktor Murat Okçu; yalnızca kalemine eşlik etmesi gereken doğal yeteneğin yeterli olduğunu kanıtlamış aksiyon dolu kitabıyla. Sahnelerin devamlılığına titizlenmiş, en ufak ayrıntılara dahi dikkat etmiş. Karısını, kedisinin bile daha iyi tanıdığını düşünen Günter'in yoluyla kesişen tesadüfler zincirinde ona eşlik ederken; taksici jargonlarını, arka sokakları tanıyorsunuz. Buğda'nın yüzündeki tarifsiz çocuksu masumiyete üşüşmüş olan çillerinin; yaşamın, her gün sapsarı çiçek tarlasında başladığı duygusuna kendinizi kaptırıveriyorsunuz. “O, dünyanındı. Dünya, O'ydu.” diyerek ruhların dile gelme biçimine son noktayı koyuşuna doyamayacak; “Hepimiz insandık, hepimizin çöküntüleri vardı. Yüzeyden derinlere inen, hiç de kolay fark edilmeyen, benliğimizin dahi unuttuğu, göçüklerimiz.” anlatımında; kendi yaralarınızla yüzleşecek cesaretinizin olup olmadığıyla sınanacaksınız. Tanıştırdığı karakterlerin hikâyelerindeki çatallaşan yollarda, bir solucan deliğinden sızarak her birinin yaşamına seyirci olmanızı sağlıyor, sihirli değnek gibi tuttuğu kalemiyle. Kurgu yeteneğiyle açık ara fark yaratıyor adeta. Hadi o zaman Murat Okçu. Karanlığın hüküm sürmeye çalıştığı neresi varsa, orayı aydınlatma misyonunu kendine görev edin; yazmaya, anlatmaya, bizi o sihirli dünyanda ağırlamaya devam et. Geç kavuştuk belki kaleminle ama hayalinin peşinde koşarak sağladığın buluşmamızı daim kılacağını biliyorum…
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.
Kapat